Sistem patlatan: Benni’nin agresyonu
Sistem patlatan: Benni’nin agresyonu
Özlem Önen & Handan Özek Erkuran
Ülkemizde “Oyunbozan” ismiyle sessiz sedasız gösterime giren ve aynı sessizlikle gösterimden kalkan 2019 yapımı 1983 doğumlu genç yönetmen Nora Fingscheidt’in ilk uzun metraj filmi ve yine başrolde Benni karakterini büyük başarıyla canlandıran, filmin çekildiği dönemde de aynı canlandırdığı karakter gibi 9 yaşında olan Helena Zengel’in ilk filmi System Crasher/Systemsprenger, çocuk psikiyatrinin analitik kuramlarının ortasına oturması bir yana, çocukluk dönemindeki agresyonun biyopsikososyal kökenleri üzerine de düşünmemizi sağlayan bir yapım olarak dikkati çekiyor.
Film, baş kahramanı 9 yaşında bir kız çocuğu olan Benni’nin (nefret ettiği asıl ismi Bernadette yerine bir erkek ismi olan Benni’yi tercih ediyor), ev- sosyal hizmetler- psikiyatri kliniği- sayısız koruyucu aile- geçici korunma ve barınma hizmeti “sistemleri” arasında savruluşundan ibaret olan yaşamının bir kesitini izletiyor bize. Benni tam da bir “sistem yıkan/patlatan”; çünkü öyle ciddi düzeyde bir öfke ve davranış kontrol sorunu var ki hiçbir yerde uzun süre kalamıyor. Peki Benni’yi böylesine öfkeli yapan ne, agresyonunun kökenlerinde neler var?
Mizacın birincil duyguları dışa vurma eğilimindeki bireysel farklılıkları tanımladığını, limbik sistemin uyarıcı ve bastırıcı modları ile tepkisellik ve öz düzenleme süreçlerini düzenlediğini biliyoruz. Bakımveren- bebek etkileşimlerindeki duygulanımsal deneyimler bebeğin prefrontolimbik düzenleyici sisteminin kalıcı uyarım-bastırma dengesini etkiler ki aslında bu erken evrede kaydedilen kalıplar nesne temsilleri olarak adlandırılır. Depolanmış temsilin anımsanması yatışma işlevini ortaya çıkarırken kendilik nesnesi düzenleyici işlevlerinin içselleştirilmesi, negatif duygulanıma bilinçli bir şekilde tahammül edebilme becerisinin gelişimi anlamına gelecektir 1. Filmin bir noktasında kaldığı kurumlardan birinde çalışan görevlinin söylediği gibi, “Benni’nin düzenli ve sürekli kalabileceği bir yuvaya ihtiyacı var”; ama en başta annesi Bianca’nın sürekli ve tutarlı olamayan ebeveynliği nedeniyle bu gerçekleşemez, işin kötüsü her gerçekleşme denemesi de bir şekilde reddedilme ve daha büyük frustrasyonla sonlanır. Anne Bianca filmde iç kaynakları fazlasıyla tükenmiş, depresif, desteksiz ve Benni’yi nasıl kapsayabileceği hakkında bir fikri olmayan, tutarsız ve sürekli olamayan bir bakımveren şeklinde resmedilir. Benni’nin şiddetli öfke patlamaları ve bu patlamaların hemen her zaman etrafa ve kendine ciddi zarar vermesi onu açıkça korkutur, Benni’yi daha fazla reddetmesi ve uzaklaşmasına neden olurken Benni’nin reddedildikçe agresyonu ve davranış sorunlarının arttığı bir kısır döngü ortaya çıkar.
Rathert ve ark. (2015) çocukluk dönemindeki saldırgan mizacı proaktif ve reaktif saldırganlık olarak iki boyutta tanımlamaktadır. Sosyal öğrenme teorisi ile açıklanan ve saldırgan davranışın çocuk tarafından birini model alarak öğrenildiği ya da ödüllendirildiği için pekiştiği proaktif saldırganlığın aksine, reaktif saldırganlık engellenme- agresyon hipotezi ile açıklanır; bu agresyon tipinde bir engellenme/hüsran ya da tehdit algısı sonucunda çocuğun düşmanca atıflarda bulunması ve duygusunu düzenleyememesi söz konusudur; provokasyon, tehdit ya da öfke uyandıran bir sosyal durum varlığı halinde ortaya çıkan davranışları içerir 2. Film boyunca Benni’nin yer year seyri oldukça zorlaştıran öfke nöbetlerinde, burada tanımlanan reaktif agresyonun tipik örneklerine tanık oluruz.
Kendilik, deneyim örüntülerinden oluşur; bebek ve bakımveren arasında, karşılıklılık içinde, gitgide organize edici olan deneyim örüntülerinin oluşumu gerekmektedir. Kendiliğin, yani duygulanımın düzenlenmesi bebeğin bakımverenin ince ayarına bağlı olarak, karşılıklı bir zeminde, kendindeki aşırı uyarılmayı yatıştırma ve aynı zamanda iç-dış uyaranları almaya hazır bir uyanıklık halini sürdürebilme kapasitesidir. Doğumdan itibaren bebeğin toleransını, duygulanım kapasitesini aşan, tekrarlanan olumsuz deneyimler, tekrarlanan duygusal ihmal, duygusal ve/ya fiziksel istismar, özetle travma, duygulanımın zedelenmesine, dürtüye kırılmasına yol açar. Duygulanımın düzenlenmesi bozulur ve somatize edilir ya da saldırganlaşarak bir tür başa çıkma yoluna gidilir. Kendini yaralama davranışında varlıkla ilgili bir sıkıntı “asıl ihtiyacın bilinçdışına atılarak”, yerine bu ihtiyacı karşılama çabası, ihtiyacın bedenselleşmesidir. Kendilik bütünlüğünü hissedemeyen kişi varlığını yaralama yoluyla teyit etmeye çalışır. Erken dönemde düzenlenmemiş, yatıştırılıp kendiliğe bütünlenmemiş duygulanımlar yaşam içinde alevlendiği zaman, yoğun sıkıntı, bunaltı, boşluk olarak yaşanır. Bütünlenmemiş bu duygular kendiliğe hücum eden yabancı maddeler gibi algılanır. Ne yaşandığı netleştirilemez, baş edilemez, dağılma tehdidi yaratır, aşırı kaygı, öfke ya da kendini yaralama davranışları bu sürece yanıt olarak gözlemlenebilir 3. Bu aşamada yaşamının bir noktasında hayatına dahil olan Micha’ya, onunla olan ilişkisine ve ormanda geçen üç güne bakmakta fayda var. Micha aslında geç ergenlik dönemindeki suça sürüklenen çocuklarla çalışan bir davranış düzenleme eğitmeni/okul yardımcısı; ama Benni’yi daha ilk gördüğü andan itibaren aralarında bir bağın filizlendiği açık. Micha’nın baştaki görev tanımı Benni’yi okula götürüp getirmek; ama bu kısa sürede Micha’nın inisiyatifi ile ormanda bir kabinde geçirecekleri üç gün boyunca bir davranışsal modifikasyon deneme sürecine evriliyor. Micha’nın Benni’de kendisinden bir şeyler bulduğu açık; film boyunca bu açıklanmasa da onun da yaşamının belki benzer dönemlerinde ve sonrasında ciddi öfke kontrol sorunları yaşamış olduğunu; belki patolojisinin kökenlerinin de benzer olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağın hızla kurulmasında Benni’nin davranışsal olarak göstermese de psişik olarak kuvvetle aradığı duygusal yakınlık, bir bakımverene sahip olma sinyalleri etkili olmalı. Bu sinyallerin bazen öylesine güçlü olup karşıdakini hipnotize etmişçesine davranışlarını yönlendirdiği malum. Psikiyatri pratiğinde özellikle analitik çalışıyorsanız, “karşı aktarım/kontrtransferans” olarak ifade edilen bu sürecin iyi farkında olmak yapacağınız yardım için çok cok önemli; çünkü sizde oluşan duygu ve bunların etkileşiminizi nasıl etkilediğini fark etmediğinizde yardımdan çok zarar verme olasılığınız (farkında bile olmadan çalıştığınız kişinin travmasını yineleten bir döngüde geçmiş nesnelerinden birinin rolünü üstelenmiş olabilirsiniz) doğabiliyor. Bu nedenle Benni gibi zorlu olgularla çalışırken bunları fark edebilmek adına başka bir analistten düzenli süpervizyon almak gerekiyor.
Benni ve Micha’nın orman yolculuğu sembolik açıdan önemli ve filmin anahtar sahnesini de içinde barındırıyor sanki. Ormanın analitik sözlükte anneyi temsil ettiğini söylemek yanlış olmayabilir. Benni’nin ormanda kendi sesinin ekosunu fark ettikten sonra ormanın derinliklerine doğru “Anne” diye bağırması unutulmayacak sahnelerden bence, her anne diye bağırdığında ormanın boşluğuna çarpıp sesin yine kendisine dönmesi, ona “buradayım ve seninleyim” diyecek bir bakımverenin olmadığı gerçeğiyle onun bir kez daha karşılaşması, Micha ve biz izleyenlerin ise belki ilk kez bu kadar sarsıcı bir şekilde yüzleşmemiz şeklinde okunabilir. Benni’nin çekirdek patolojisinin kökeni bu sahne ile meydandadır. Onun yaşadığı olumlu ve olumsuz duyguları kapsayabilecek, onu yatıştırabilecek, aynalayarak (sesine karşılık vererek) kendini bütünlemesine yardımcı olabilecek bir bakımveren olmadığı için Benni kendini ve duygularını düzenleyememekte, engellenmeyi tolere edememekte, patolojik biçimde bağlandığı nesnelerden ayrılma tehdidi altında hem kendini hem de ilişkidekini tehlikeye atabilecek eylemlere girmektedir. Böylesi yoğun yoksunluk yaşayan bir çocuğun nesnesine yapışırcasına kenetlenmesi (ormandan dönüşte gerçekten fiziksel olarak da Micha’nın bacağına yapışmış halde görürüz) ve psikolojik anlamda da yutarcasına ona sahip olmayı istemesi (böylece asla ayrılamaz) anlaşılabilir. Micha’nın bu süreci çok tehdit edici algılaması ve bu tehdidi bir an önce sonlandırmaya ve kendi benliğini büyük endişe içinde korumaya çalışırken karşıda yarattığı yıkıma çok da duyarlı kalamaması belli ölçüde anlaşılır olmalı.
Stresli ya da travmatik yaşam olaylarından sonra ciddi psikososyal kayıplar yaşamadan iyileşmeyi başarabilmek “psikolojik dayanıklılık” olarak tanımlanır. Zorlayıcı ya da tehdit edici çevresel koşullara rağmen başarıyla uyum sağlayabilme kapasitesi ve yüksek riskli durumlarda dahi iyi sonuçlandırabilme becerisi, tehdit altında olunan durumda ya da travmadan iyileşme sürecinde sürdürülebilir yeterliliktir psikolojik açıdan dayanıklı olmak 4. Çalışmalarda dayanıklılığa en büyük pozitif etkiyi çocukların hayatlarında onlara inanan, özdeşim kurabilecekleri, savunucusu olabilecek ve zorluklarla mücadele etmesi için güç alabileceği, yakın ilişki kurabileceği bir yetişkinin yaptığı gösterilmiştir 5. Film boyunca arada kesmelerle bize verilen ve hemen her zaman Benni’nin başına kötü bir şey gelmesinin ya da travmatik bir flashbackin ardından pembe-mavi tonların egemen olduğu dingin düşümsü sahnelerde, annenin kucağında Benni, gözleri birbirlerine kenetlenmiş halde çok yakın planda, birbirlerine mırıldanırlarken, hafifçe sallanırken ya da şarkı söylerlerken görürüz. Bu sahneler annenin bebeğini emzirdikten sonra onu kucağında keyifle tutan, bebeğinin yatışmasını keyifle izlediği, belki uyku öncesinde neşeyle cilveleştikleri anları anımsatır. Daniel Stern ve özellikle bağlanma kuramcılarının oldukça detaylı tanımladıkları, Stern’ün de anne- bebek arasındaki dansa benzettiği ve danstaki adımlar aksasa da bağlanma ve karşılıklılık açısından her şeyin yolunda olduğunu işaret edebilecek bu süreç belli ki Benni’nin zihninde de nasıl olduysa yer almaktadır, bu nedenle tamamen ihmalkar ya da istismarcı bir anneden bahsetmek uygun olmayabilir. Zaten kardeşlerine verdiği bakım, sonradan hayatındaki en önemli nesnelerden biri olan Micha’nın bebeğiyle olan etkileşimi, film boyunca ara are gördüğümüz hayvanlarla olan ilişkisi (hep besleme- doyurma üzerinden) ve Bayan Bafane ona veda bile edemeyen annesi yüzünden dayanamayıp ağlarken onu teselli edişinden ve her ne olursa olsun yaşama bir şekilde tutunması ve süreklilik olmasa dahi etkileşime girdiği tüm yetişkinlerde ciddi duygusal yanıtlar oluşturabilmesinden onun güçlü ve dayanıklı tarafları olan bir çocuk olduğunu anlarız. Benni ve Micha’nın ilişkisinin ne kadar terapötik olduğu ne kadar yineleme zorlantısına hizmet ettiği tartışılabilir; ama her ne olursa olsun ikisinin de birbirlerinin yaşamında önemli izler bıraktığı ve bundan sonrasında bu deneyimle ne yapacaklarının onlara kalmış olduğu açık.
Engellenmeye yanıt olarak öfke eşiğinin düşük olması, gelişimsel düzey ile uyumsuz sinirlilik hali ya da bu sinirlilik halinin uzun sürmesi olarak tanımlanan “irritabilite”, film boyunca Benni’nin ağırlıkla izlediğimiz duygudurumunu da tanımlar 6. İrritabilitenin depresif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile karşıt olma karşı gelme, ve özellikle yıkıcı duygudurum düzenleyememe bozukluğu gibi çocukluk çağının psikiyatrik bozukluklarında temel belirtilerden olduğu ve reaktif agresyon ile ilişkili olduğunu, reaktif agresyonun da gelecekteki anksiyete, depresyon gibi psikiyatrik tabloların gelişimini öngördüğünü düşünürsek 6,7,8 . Benni’nin finaldeki atlayışına dair bir atıfta bulunabilir miyiz? Sinema tarihi çocuk karakterleri merkeze alan zor filmlerin yine zor ve belirsiz finalleri ile dolu. 400 Darbe’den Mouchette’e, Tecrübe’den Rosetta’ya, Mommy’den Hayat Var’a. Benni bu çarpıcı ve muğlak sonla sistemi tam da olanca agresyonu ile suratımızda patlatırken atlayışının umuda, yatışma ve onarıma doğru olması ortak dileğimiz.
Kaynaklar:
1. A. Schore. Duygulanımın Düzenlenmesi Ve Kendiliğin Kökeni. Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları. Birinci baskı. Şubat 2013. Editör: Tahir Özakkaş .
2. Rathert JL, Pederson CA, Fite PJ, Stoppelbein L, Greening L. Associations Between Proactive and Reactive Aggression, Parenting Styles, and Externalizing Symptomatology in Children Admitted to a Psychiatric Inpatient Unit. Journal of Child and Family Studies 2015; 24:3402-12.
3. Rugancı RN. Psikolojik Belirtilerin ya da Bozuklukların Ard Alanı: Kendiliğin ve Duygulanımın Düzenlenmesi. Bildik T, editör. Ergenlik Dönemi ve Ruhsal Bozukluklar. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2018. p.66-7
4. Erbilgin Gün S, Alyanak B. Travma, Psikolojik Dayanıklılık ve Aile. Alyanak B, editör. Çocuk ve Ergenlerde Travma ve Travmatik Durumların Etkileri ve Çözümleyici Yaklaşımlar. 1. Baskı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2018. p.49-52.
5. Walsh F. Strengthening Family Resilience. 2nd ed. New York: The Guilford Press; 2006
6. Demir, Arzu Caliskan, and Ozcan Ozlem. "Irritability and Assessment of Irritability in Children/Irritabilite ve Cocuklarda Irritabilitenin Değerlendirilmesi." Turkish Journal of Child and Adolescent Mental Health
7. Brotman MA, Rich BA, Guyer AE, Lunsford JR, Horsey SE, Reising MM, Thomas LA, Fromm SJ, Towbin K, Pine DS, Leibenluft E. Amygdala activation during emotion processing of neutral faces in children with severe mood dysregulation versus ADHD or bipolar disorder. Am J Psychiatry. 2010; 167:61-69.
8. Guyer AE, McClure EB, Adler AD, Brotman MA, Rich BA, Kimes AS, Pine DS, Ernst M, Leibenluft E. Specificity of facial expres-sion labeling deficits in childhood psychopathology. J Child Psychol Psychiatry. 2007; 48:863-871