“Mommy” ve “400 Darbe” Filmleri Üzerinden Hiperaktivitenin Zorladığı İki Gence Bakış
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) kalıcı ve sürekli dikkat süresinin azalması, davranışları kontrol etme ve denetleme becerisinde gerekli gayretin sağlanamaması ve dürtüsellik (fevrilik, sonucunu düşünmeden hareket etme) ile karakterize bir bozukluktur. Toplum genelinde her on kişiden birinde görülebilen bozukluğun seyri bireysel ve çevresel faktörlere bağlı olarak her kişide farklı seyretmektedir. Belirtilerin bir kısmı (özellikle hafif olgularda hiperaktivite) ergenlik dönemine doğru azalabilirken, dikkat sorunları ve çoğu durumda dürtüsellik genellikle erişkin yaşam boyunca devam edebilmektedir. Bozukluğun daha şiddetli olduğu kişilerde eğer eşlik eden bir başka psikiyatrik sorun da varsa (davranım sorunları, depresyon, bağlanma sorunları vs) tedavisiz kalmak daha ciddi sonuçlara neden olabilmektedir.
Sinemada da DEHB’ nin günlük yaşama yansımalarının işlendiği önemli yapımlar bulunmaktadır. “400 darbe” ve “Mommy” filmlerinde farklı yaşlarda olan iki gencin yaşantısına DEHB’ nin nasıl etki ettiği, usta işi yapımlarla ekrana yansıtılmıştır.
Hem senarist hem yönetmen olan usta isimlerden biri olan François Truffaut 1959 yapımı filmi olan 400 Darbe’ de oto biyografi denilebilecek tarzdaki yapımı ile kendi çocukluk döneminde yaşantıladığı zorlayıcı süreçlere bizleri davet etmiştir. Film, Truffaut’ nun yaşam öyküsüne paralel bir aile yaşantısı olan ve sonraki filmlerin birçoğu boyunca da ana karakter olarak izdüşümünü sürdüren Antoin Doinel’ in hiperaktivitesine eşlik eden kırılgan aile yaşantısını anlatır. Truffaut’ nun yaşam öyküsünde annesinin evlilik dışı ilişkisinden dünyaya geldiği, diş hekimi olan babasını hiç görmediği ve soy ismini aldığı üvey babası ve annesinin yanına geçene dek anneannesi tarafından büyütüldüğünü bilmekteyiz. Yönetmenin yaşam öyküsü ile Antoin Doinel’ inki birbirine karışır, birbirinin içinde erir. Antoin, Truffaut’ nun filmdeki yansıması haline gelir. Plansız bir şekilde hamile kalan annesinin sonlandırmak istediği gebelikten dünyaya gelen Antoin, 8 yaşına dek anne baba evinden uzakta, büyük annesi tarafından büyütülmüştür. Annesi ve üvey babasının yanına döndüğünde ise burada çok rahat duramamış sık okuldan kaçmalar, geceyi ev dışında geçirmeler, yalan söyleme ve izinsiz almaları sıkça yaşamaya başlamıştır. Annesinin evlilik dışı ilişkisine tanık olan genç için bu durumu üvey babadan saklamak zorunda olmak ve annesinin duygusal hırpalamaları ve ihmali ile yaşamak zorunda kalmak oldukça tüketicidir. Birlikte zorluklara göğüs germeye çalıştığı neredeyse tek kişi, arkadaşı Rene’ dir. Anne ve babadan gelmesi beklenen ilgi kısa süreli ve tutarsızdır. Hep birlikte sinemaya giderek sağlanmaya çalışılan aile -ymiş gibi- olma çabası, sınıfın önünde babadan yenilen sağlam bir şamar ile yerini boşluğa bırakır. Evdeki yatağı sokak kapısının hemen bitişiğinde olan Antoin aslında anne tarafından iletilmekte olan bilinç dışı mesajı gerçekleştirmekte, sıkça kapının dışına atmaktadır kendisini. Gördüğü tek sınır her an açılıp onu dış tarafa alıverecek olan o kapıdır. Sorunları baş edilemez hale gelince annesinin rızası ve mahkeme kararı ile bir ıslah evine yerleştirilmiştir. Sınırları hiç deneyimleyememiş olan Antoin, kaldığı ıslahevinden de bir süre sonra kaçar ve adeta bir sınır kalmayıncaya kadar koşar. Son kadrajda deniz kenarına gidip ayakkabıları ile suya basan çocuk geri dönüp kamera ile yüz yüze gelir ve film bu göz teması ile sona erer. Pek çok yorum yapılan bu son sahneye dair hisler izleyiciler için farklı olmuştur. Bomboş ve tutarsız bir nesneler dünyası içinde oradan oraya savrulan Antoin, uçsuz bucaksız ve tekinsiz deniz ile belki de aslında ilk kez fiziksel bir sınır ile karşılaşmıştır.
I “Ne yapmalıyım? Durmalı mıyım? Durmalıyım!” I
Ne sevgi ile ne de tutarlı bir disiplin ile kalıcı bir sınır çizilmemiştir bu genç çocuğa.
Duygusal regülasyonunu (duygularını düzenleme becerisini) sağlayamayan DEHB’ li bir çocuk /genç oradan oraya çok kolay savrulabilmektedir. Medikal tedavinin başladığı/başlayacağı ana kadar çocukların çerçevesi, ebeveyni tarafından tutarlı yaklaşımlar ile çizilen sınırlardır.
Duygusal regülasyon / düzenleme, duyguları kontrol etme ve değerlendirmeyi, sıkıntı veren problem ve duygularla zihinsel süreçler yoluyla baş edebilmeyi ifade etmektedir. Böylece olumsuz yaşam olayları ya da endişe verici deneyimler yaşandığı anlarda ve sonrasında duygularımızı idare etme, sıraya koyma ve kontrol etmeyi sağlayabiliriz (Garnefski, Kraaij, & Spinhoven, 2001). Ne var ki DEHB’ si olan bir çocuk bakım verenleri tarafından da yeterince kapsanma şansına sahip olamamışsa, kişi hiç durmaksızın koşabilir, farklı duygular arasında salınabilir, ani ve dürtüsel biçimde hatalı kararlar verebilir ve başı kolayca derde girebilir. Durmayı bilmek hem içten gelen, hem de öğrenilen bir beceridir; çevresinde bunu öğretecek ya da öğrenemediğini fark edip de “seni sarıp sarmalıyorum, durmalısın” diyecek kişileri olana ne mutlu!
“Mommy” ise babasını kaybettiği anda davranım sorunları yoğunlaşan Steve’ in Kanada’ daki hayali bir kanuni düzenleme sebebi ile annesi ile ıslahevi arasında geçen döngüsü hakkında öyküyü sunmaktadır. Ne yazık ki Steve’ in tek sorunu DEHB değildir; ciddi davranım ve duygusal düzenleme sorunları işlevselliğini bozacak düzeyde güncel yaşamına eşlik etmektedir. Steve’ in davranım sorunlarının ve suça olan eğiliminin başlaması, aile içerisinde dengeyi sağlayan babanın yaşamını kaybetmesi ile olmuştur. Annenin kendi öfkesini kontrol edemediği ya da sınırları net belirleyemediği zamanlarda komşuları Kyla bu görevi üstlenir. Annenin çocuğun duygularını düzenlemesine yardımcı olmakta bu kadar zorlanmasının nedeni belki kendisinin de geçmişte tedavi almamış bir DEHB olması olabilir. Bağlanma sorunları yaşadığı annesinin bir süre ideal olanı yapmaya çabalaması sonucu düzene girmeye başlayan yaşantıları annenin gizlice çağırdığı sosyal görevlilerin ıslahevine götürmek üzere Steve’ i almaya gelmeleri ile son bulur. Oğlunu okuttuğu ve güzel bir düğünle evlendirdiğine dair düşleminin ardından çocuğu ıslahevine terk ediş süreci annenin kendi bağlanma korkularının da ne kadar yoğun olduğunu hissettirir.
Mükemmel anne yoktur belki, yeterince iyi olmasını beklediğimiz anne vardır ancak bir verip bir geri çeken ve bağlanamayan bir anne DEHB ve yoğun davranım sorunları içerisinde kendisini düzenleyemeyen, duygularını tanımlayamayan gençler için beklenen en kötü senaryo olabilir. Filmin son sahnesinde Steve’ in koştuğu beyaz cam pencereyi görürüz. Steve için belki o cam pencere yanlış bir duygusal kodlama ile özgürlüğe açılmaktadır ancak biz izleyenler o pencerenin ardının yaşamla bağdaşmadığını biliriz.
Aslında Steve’ in de Antoin’ un da ihtiyaç duydukları şey ebeveynin çizdiği çerçevedir. Bebekken güven duygusu içinde salındıkları bir kucak, büyüyüp de sınırları zorladıklarında ise onları durduracak bir engel ama her şeye rağmen orada olan, olanca yetersizliğine rağmen hata yaptığında telafi etmeye çabalayan bir durak. Ebeveynler hata yapmama şansı olan kişiler değillerdir. Ancak DEHB eğer yanında davranım bozukluğu, dürtü denetim sorunu ya da bağlanma bozukluğu gibi ek başka bir sorun daha eşlik etmekte ise tedavi olmaksızın oluruna bırakılabilecek bir bozukluk olmayabilir. Her DEHB’ nin kliniği şiddetli seyretmek zorunda değildir ancak her şiddetli DEHB’ nin güvenli ve temkinli ellerde ve ailenin mutlak işbirliği ile düzenli bir şekilde takibi sürmelidir. Nice Antoin ve Steve olağan bir yaşama kavuşma şansını hak etmektedir.