Makinist “Her suçlu bir gün cinayet mahaline döner”
Paranoya ile dolu bir dünyanın dayanılmazlığını, karanlık ve bunaltıcı atmosferini en iyi hissettiren filmlerin başında rahatlıkla Makinist ’in yer aldığını söyleyebiliriz. Kopan uzuvlar, akan kanlar, her an geçirilebilecek kazalar huzursuzca filmi izlerken başından kalkıp gitme arzusu uyandırır ve tüm bu bunaltının üzerine bir de Bale’in bunca zayıflığı nedeniyle ölüvereceği endişesi eklenir.
Kadın karakterler Stevie ve Marie bu endişeyi “Biraz daha zayıf olsaydın, var olmazdın” sözcükleriyle seslendirir bizlere. Var olmamak için uğraşır adeta Reznik, hiç yemeyerek, yok olmaya çalışır; çünkü kendisini büyük bir suç nedeniyle cezalandırmaktadır. Banyo fayanslarını var olduğunu düşündüğü kan lekesinden, ellerini işlediğini düşündüğü cinayetten dolayı sıkça temizler, çamaşır suyu ile. Her eylemi ya da yememe eylemsizliği ile kendisine zarar vermektedir. Miller’ın kolunu kaybetmesine yol açtığı kazanın ardından kendi kolunu da makineye kaptırır ancak kurtarılır.
Aç kalarak kendine zarar verme hali ve uykusuzluğu, bedenini giderek tüketmeye başlamıştır. Dış dünyaya dair algısı değişir, çoğu şey tehdit edici görünmeye, insanlardan şüphe duymaya başlar. Anımsayamadığı kaza o kadar yıkıcıdır ki bunu akla getirebilecek her ayrıntıyı zihni bölme mekanizması ile olağan olandan ayırır: Kırmızı araba ona ait değildir ve ancak İvan kadar kaba ve tekinsiz biri o arabayı kullanıyor olabilir.
Bir çocuğa çarparak ölümüne sebep olmak, herhangi bir insanın dayanabileceği türden bir acı değildir. Acıya verilen tepki ise değişkendir. Kaçıp gitmek ve yok saymak, o ölümün gerçekleştiğini kabullenmemek suçlu hissetmenin önünde engel değildir. Derinlere bastırdığı suçu ile herkesi düşman algılar, kendi suçluluğunu ötekilere yansıtır. Kolunu kaybetmesine rağmen affedici olan Miller’dan bile şüphe duyar.
Reznik’ in evinde okuduğuna tanık olduğumuz kitap, Dostoyevski’nin Budala ’sıdır. Hem Budala’ nın ana karakteri Prens Mişkin’in hem de kitabın yazarı Dostoyevski’nin kurşuna dizilme cezası alan suç öyküleri olduğu bilinmektedir. Bu bilgi, bir gerçeği değerlendirme sorunu ile başlayan paranoid evrende geçen bu öykünün aslında bir suç ve suçtan kaçış öyküsü olduğuna dair izleyiciye göz kırpmaktadır. Öte yandan Nichola’ nın korku tünelinde epilepsi krizi geçirmesi hem Dostoyevski’nin hem de Mişkin’ in hastalığı olan epilepsiye yapılmış bir atıftır. Reznik ‘in el yıkama sahnelerinde Lady Macbeth’i hatırlamamak da mümkün değildir. Suç, her koşulda kendi varlığını göstermekte, katil -KİLLER- mutlaka cinayet mahaline dönmektedir.
Kaza anında teslim olmayıp kaçan Reznik, kendi gerçekliği parçalanana dek kaçışı sürdürse de en sonunda karakola gidip teslim olmuştur. Kendi zihninin oynadığı oyunda hallüsine olarak böldüğü öldüren yanı olan İvan’ı bir türlü yok edememiş; İvan hep geri dönmüştür, ta ki suçunu bildirip teslim olmaya gidene kadar. Bölerek kendinden uzaklaştırdığı suçlu yanı olan İvan, aynı zamanda vicdan azabı, süper egosu olmuştur; teslim olan Trevor Reznik artık uyuyabilecektir.
Huzurla uyumak ancak vicdanın rahat olunca mümkündür.