OLİVE KİTTERİDGE
“Suicide picnic” ’ten “Stil Banging On” ’a giden çizgide bir yaşama tutunma ve kendiliğinle yüzleşme, kendini, yaptıklarını ve yapamadıklarını affetme hikâyesi:” OLİVE KİTTERİDGE“
“Bizi tüfeklerden ve baba intiharlarından koru” ( John Berryman)
67. Emmy ödülleri'nde, “En iyi mini dizi”, “Mini dizi dalında en iyi kadın oyuncu”, “Mini dizi dalında en iyi erkek oyuncu”, “Mini dizi dalında en iyi yardımcı erkek oyuncu”, “Mini dizi dalında en iyi yönetmen” ve “Mini dizi dalında en iyi senaryo” ödüllerini toplayan "Olive Kitteridge”; 4 bölüm boyunca başında kalkmadan izleyip herkesin kendisinden bir şeyler bulabileceği gerçek bir sanat eseri.
Elizabeth Strout’un Pulitzer ödüllü aynı adlı romanının dizi uyarlamasının başrollerinde Frances McDormand (Olive Kitteridge) ve Richard Jenkins (Henry Kitteridge), yardımcı rollerde ise Zoe Kazan (Denise), Peter Mullan (Jim O’Casey) ve Bill Murray (jack) yer almakta. Dizinin senaryolaştırılması Jane Anderson tarafından gerçekleştirilmiş.
“İlgili şahsa” başlıklı bir mektup ile intihara hazırlanan Olive’ in sürecini 25 yıl öncesine, eşi Henry ve oğlu Christopher ile oturdukları yemek masasına taşır yönetmen Lisa Cholodenko.
Okul ve derslerin nasıl gittiği üzerinden başlayan yemek masası diyaloglarında baba ilgili ve sevecen olan ve annenin zorlamasına karşı oğluna destek olandır. Ancak bu dengede zaman zaman terazinin ibresi oynamakta, babayı eleştiren anne bu sırada oğlunu da espriler yoluyla arkasına almaktadır. Olive’ in duygu ve düşüncelerini ifade biçimi oldukça sert, karşısındaki yeren, eleştiren biçimdedir. Oğlunun okul projesini “tembel işi, lakayt bir zırvalık” olarak tanımlamakta, masada oturuş şeklini şişko bir gangstere benzetmekte ve “dik duramayan kimse şirin değildir” diyerek beklentilerinin karşılanmaması durumundaki sert eleştirileri dile getirirken, Henry’ nin aldığı sevgililer günü kartını ise çöpe atmaktan çekinmemektedir. Olive kendi depresyonundan mutludur ve bu durumun zekânın bir yan getirisi olduğunu düşünmektedir.
Kasabadaki eczanesinde çok verici şekilde çalışan Henry gerçek bir bakım veren, nazik ve duygusal alıcıları açık bir karakterdir. Müşterilerine, çalışanlarına ve Olive’ e karşı anaç özellikleri baskın, kapsayıcı bir ebeveyn gibidir.
Olive’ in bakım verme niteliği ise daha fevridir. Öğrencisi Kevin’ ın ağır depresyonla yaşamakta olan annesi Rachel’ ın evine gidip oğlu için yemek yapmasını ve kasvetli bir evi olursa bunalımdan çıkamayacağını belirterek yüksek wattlık ampuller takmasını önermektedir. Ne var ki, Kevin’ ı bu kadar koruyup kollarken kendi oğluna tavrı çok serttir. “Neden kötü çocuklara bana davrandığından daha iyi davranıyorsun” diyen Chris’ e “Çünkü sen oğlumsun” demektedir.
Olive’ den sanki bir şefkat ve güler yüz beklentisi yokmuşçasına onunla yaşamaktan mutlu olan Henry’ i içtenlikle güldüren insan kalfası Denise’ dir. Hayranlıkla dolu bir aşk ile evli olduğu kendi Henry ‘si av kazasında ölünce, bir depresif kadını daha hayata bağlama görevini daha üstlenir Henry; eşinin ve oğlunun şaşkın bakışları arasında Denise’ i kaşıkla besleyecek kadar iyi bir bakım verendir. Belki de Ollie de olmayan libidinal ve korunmaya muhtaç yan, tutmakta olduğu yasa rağmen Denise’ de vardır ve belli ki bunu hissetmek de Henry’ e iyi gelmektedir.
Teselli etme - flörtleşme ambivalansı içindeki Henry - Denise paralel çiftinin tam karşısında Ollie -O’Casey paralel çifti vardır. Hiç yaşanmamış, hiç gerçekleştirilememiş, sınırından geri dönülmüş olası ilişkilere dair rekabet ve yas nesneleri. Ollie ancak “fare” olarak adlandırdığı Denise’ den rahatsız olunca okula O’Casey ile değil de kocası ile gitmeye başlar.
Yas her yerdedir. O’Casey okuldaki kısa bir sohbetlerinde Robert Frost’ un “Gidilmeyen yol” şiirindeki şu dizeleri okur Olive’e:
“Yol sarı ormanda ikiye ayrılıyordu
Ve çok üzgünüm ama ikisini birden gezip, bir gezgin olarak kalamazdım
Yollardan birini, uzun süre durup, dalların arasından görünmez olduğu noktaya kadar seyrettim”.
Olive’ e olan hislerini böyle anlatmaktadır aslında; yasak olan, gidilemeyen, seçilemeyendir o yoldaki.
john Berryman, O’Casey için önemli bir şairdir. Ollie ile Henry’ nin birlikte oturdukları masaya uzaktaki bir arzu nesnesine bakar gibi baktıktan sonra peçeteye bir not bırakır ve o gece kaza / intihar ile yaşamı son bulur. O’Casey’ nin bıraktığı notta şöyle yazmaktadır: “Bizi tüfeklerden ve baba intiharlarından koru”. John Berryman’ a ait bu dize şairin yaşamının da gerçek bir kesitidir aslında. Babası ateşli silahla intihar eden Berryman, Minneapolis' te bir köprüden atlayarak yaşamına son vermiştir.
Olive eşi ve oğlunun gözleri önünde ölmüş olan bir başka adama olan sevgisinin yasını tutmaktadır. İntihar ederek ölmüş olan kendi babasına dair tutamadığı yası ancak bir başkası üzerinden yaşamaktadır belki de. Sürekli evinin önündeki bahçeyi çapalayan Olive kim bilir o topraktan neleri canlı olarak çıkarmaya çalışmaktadır? Kendisini terk etmemesini isteyen Henry’ ye “mide bulantısısın” diyerek yanıt verir. Sevgisini gösterememek, birini bu kadar sert bir tonda sevmek yaşamından ne kadar büyük bir enerjiyi harcamaktadır!
Yakın olabilme ve olamama temalı ilişkiler izleriz bu andan sonra. Kevin’ ın intihar planlarına engel olan Olive, onun bir hayat kurtarmasına da sebep olur ve Kevin’ ın kurtardığı bu hayatla birlikte küçük şeylerden keyif alabilmesinin mümkün olmaya başlayışını bahar dalları şeklinde açan görsel hallüsinasyonlar olarak izleriz. Olive, hayatını kaybetmek üzere olanların koruyucu meleğidir ama kaybedilenlerin yasını tutmak isteyenlere tahammülü yoktur. Oğlunun boşanma haberini üzüntü ile karşılayan Henry’ ye kendisine gelmesini söyler. Kendisini sevdiğini söyleyen eşine verdiği yanıt “Evet, seviyorsun Henry” dir.
Hastanede rehin alınma ve yüzleşme sahnesinde karı koca geçmişe yönelik hesaplaşmalarını yaşarlar ancak Olive halen yumuşamakta zorlanmaktadır. Ne var ki Henry geçirdiği beyin kanaması sonrası ciddi bir bakım hastası hakline gelir. Artık bakım ve şefkat verme sırası, yıllarca eşinden tam kabullenmediği bir şefkat görmüş olan Olive’ dedir. 4 yıl boyunca sevgiyle bakar Henry’ ye. Göğsüne yaslanıp onu sevdiğini söyler, öz bakımını gerçekleştirir.
İlk evliliği boşanma ile sonuçlanmış olan Christopher’ ın terapiye gitmesini ise kabullenemez; ancak oğlu bu konuda kararlıdır. Hayat arkadaşını kaybettiğini ve kendisine iyi davranacak birine ihtiyacı olduğunu ilk kez itiraf eder Olive.
Chris’in ikinci eşinin daha önceki iki ilişkisinden de iki çocuğu vardır ve ortak çocuklarına hamiledir; bu “çok kez anne olma hali” de Chris’in eş seçiminin neden Ann olduğunu açıklıyor olsa gerek. Terapi sürecinden geçmekte olan Ann, duygular ile yüzleşebilen ve çocuklarının da olumsuz ya da olumlu tüm duygularını tanımlayabilmesine olanak sağlayan bir anne modelidir. Olive’ e öfkenin işe yarar bir duygu olmadığını söyler ve altta yatan diğer duygulara ulaşabilmenin öneminden bahseder. 5 yaşındaki oğlu ile Olive arasında yaşanan özür dileme ve affetme sahnesi, Chris ve Olive arasında gerçekleşmesi gerekenin bir mizanseni gibidir. Yüzleşmenin ağırlığına dayanamayan Olive oğlunun evinden planlanandan erken ayrılır ama oğlu ve yeni gelini onda çok derinlerde bir yerlere dokunmuşlardır bile.
Ve Jack…
“İntihar pikniği” nden, “Hâlâ dayanıyor” a giden yolda…..
Yaşamın durulduğu, duygularla yüzleşildiği, intihara meyilin bırakıldığı yerde…
Olive’ in olduğu gibi sert bir geçmişi, hesap verilmemiş duyguları ardında bırakmaya çalışan, eskisi kadar sert yaşayamayacağını bilen ve sevilmeye ihtiyacı olduğunu sonunda kabullenen Jack…
Olive’ in yansıması, hayattaki yeni yoldaşı….
Ancak bilişsel yetilerini yitirdiğinde sevgisini gösterebildiği eşinin aksine artık sarılabilecek, sevgisini gösterebilecek olgunluğa ulaşan Olive, Jack’ in yansıması…
Dört bölümlük dizi boyunca Olive’ in üzerinden çıkarmadığı çoraplarını sadece iki yerde yıpranmış görürüz; hastanede rehin alınma sahnesi -ki bu sahnede karı koca birbirleri ile yüzleşirler ve oğlunun evinden kendi evine dönüş sahnesi –bu sahnede de oğlunun kırılmışlığının kendi payına düşen kısmı ile yüzleşmiştir. Çorapları, Olive’ in tüm savunmaları, babasının intiharı sonrası hayata karşı onu koruyan sert kalkanının sembolüdür aslında. Onların yıprandığı, üzerinde olmadığı görülsün hiç istemez; çünkü o kırılgan kaya olmazsa ne yapacağını bilemez aslında Olive.
İki kırılgan sert kaya, üzdüklerinin ve üzüldüklerinin itirafı eşliğinde birbirlerine sarılırlar son sahnede.
Çoraplarını / kalkanlarını kaldırabilen Olive, nihayet bir erkeğin göğsüne gözlerini kapatarak yatabilir ve şöyle der: “Bu dünya beni şaşkına çeviriyor; henüz ondan ayrılmak istemiyorum”.
Tanrı bizi tüfeklerden ve baba intiharlarından korusun ve yaşam verenleriniz, affedenleriniz, affettikleriniz, sarılabildikleriniz çok olsun.