“Ev bir yer değil; bir histir”
Hayatının ortasındaki o büyük boşluğa çarpıp geçen ya da -mış gibi davranan “ötekiler” e baktı; sevgisi olmayıp sahte sorumluluklarla keseyi ve günü dolduran ya da salt sevginin yeteceğini sanıp sorumluluktan kaçanları olduğu kadar, bir görünüp kaybolanları da geride bırakmış, boşlukta asılı kalmıştı. Zaman durmuyor ama ilerlemiyordu da….
Boşlukta salınmanın çaresi çapalanacak bir nokta mı olmalıydı yoksa o çapadan kurtulmalı mıydı?
Hep yürüdüğü patika, “tanıdık” olandı; risk taşımayan, alışıldık, aynılığı tekrar eden ve -sözde- güvenli olan. Değiştirmeyen bu yol ve tekrar ettiği aynılıklar onu bir yere taşımayacaktı; yinelemeler yerine yenilemeyi seçmeliydi, dolayısıyla zor olanı seçip, öteki yola girdi.
Neo’yu düşündü; kırmızı ilacı seçmeseydi sahip olduğu değerleri asla sorgulamayacak, sarsak döngüsünde yaşayıp, gidecekti. “Ben de yeni bir evreni keşfetmeyeceğim belki bu yeni yolda ama kendi dünyam için yeni pencerelere ulaşabilirim” diye düşündü. Kararından vazgeçmedi, kapıyı açıp, yeni patikaya ilk adımını attı ve bir daha girmeme umuduyla eski kapıyı kapattı.
Ne var ki rüzgâr eski kapıları aralıyordu zaman zaman, ufak bir esinti ile kapının ardında tekrar beliren eskiye ait silüetler “acaba” dedirtiyor, dönüp bir bakmamak için kendini zorluyordu. Ufak bir soluklanmadan ne çıkardı ki, bilinen, tecrübe edilmiş olan, risk taşımazmış gibi düşünülen. Oysa ki her soluklanma arzusu ile geri dönüş, omzundaki yükün daha da ağırlaştığını hissettirmişti; bataklığa yeniden saplanacağı korkusu ile kendini yeniden yollarda buldu. Geçmişi ve tanıdık olan ile sınanmayacak, risk dolu yeni ufuklara yelken açacaktı. Acı olmadan gelişme de olmayacaktı.
İnancını yitirdiği bir yerden/ durumdan/nesneden uzaklaşamayan kişinin yatırım yapacağı yeni alanları/ hedefleri /durumları olmazsa bir aylaktan ne farkı kalırdı! * Kendi geçmişinin aylağı olmayacaktı; zira kopup gittiği, sabit gibi görünen ama aslında her an değişebilir bir yerdi. Terk ettiği yerin, evi olmadığını fark etti. Küçük Nikolas’ nın repliğini tekrarladı: “Ev bir yer değil; bir histir” **. Sırtında kabuğunu taşıdığı müddetçe hep bir şeyleri bastıracağını, görmezden geleceğini, yok sayacağını fark etti. O yüzden kabuğundan sıyrılıp, yeni bir evi kendi zihninde, yeni anılardan yaratmaya başlamaya karar verdi.
“Şimdi” ve “burada” olmanın kederine karşı çıkmadım.
dünyada iki kapılı bir han gibi durmanın,
buraya böyle gelmiş olmanın,
geçene yol açmanın, ki içinden rüzgar geçirmenin
ne büyük güç istediğini anladım. durmanın ne büyük sabır…
içimde yeryüzü konuştukça anlıyorum ki,
bölünmüş bir hatırayım ben
dünyaya dağılan.
ve şimdi biliyorum, neden,
yaş akıyor
atımın sol gözünden”.***
*” Öteki, olması gereken yerde değildir, inanç yitirilmiştir…. İnancı yitirmek, eğer yerine yenileri konmazsa, tüm çözüm yollarını kapar bireye” —T. Parman— Mayıs 68, Yürümek ve Ergenlik – (Ergenliğin Yüzleri içinde) —YKY, 1.Baskı, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2021
** Matt Haig’in --- Nikolas (Noel) adında bir çocuk kitabından---
*** “Yolcu” ----- Birhan Keskin şiiri.