Rita Hayworth- İstismara rağmen tutunmaya çalışan bir yaşam
“Rita Hayworth- İstismara rağmen tutunmaya çalışan bir yaşam”
Özlem Önen
Şahsiyet dizisinin baş kahramanı Agah Beyoğlu unutacağı için cezalandırmayı tercih etmişti suçlu olanları! Nasıl olsa unutacaktı, bir katil olduğunu hiç hatırlamayacak ve böylece vicdan azabı çekmeyecekti. İstismara uğrayan çocuk Nevra’nın intikamı da alınmış olacaktı. Nasıl olsa Alzheimer, geride hatırlanacak bir geçmiş bırakmayacaktı.
Rita’ nın payına da unutmak düşmüştü! Alzheimer tanısı aldıktan sonra kızı tarafından bakım aldığı New York’taki dairesinde yaşamını yitirdiğinde 68 yaşındaydı. Yaşamında unutulmayı hak eden çok fazla anı vardı. Yine de o, unutmak yerine, tutunmaya çalışmıştı yaşama; her seferinde ve, yenilenen bir umutla.
Bir eldiven çıkarışı ile kendisini en çıplak striptiz sahnelerinden bile daha erotik bir arzu nesnesi haline getiren “Gilda” ya hayat veren Rita Hayworth, tüm güzelliğine rağmen oldukça zorlayıcı bir yaşam hikayesine sahiptir. Onun hayat hikayesi, bir küçük kız çocuğunun bir kadına dönüşme sürecinde yaşamdan vazgeçmeyişi ve mücadelesinin de öyküsüdür.
Hayworth için sahne yaşamı çok küçük yaşlarda başlamıştır. Profesyonel dansçı olan anne ve babasından aldığı yeteneği sürdürmüş olan Margarita Carmen Cansino ilk olarak sekiz yaşında iken beyaz perdede yer almıştır. Columbia Pictures' ın patronu Harry Cohn tarafından keşfedilene dek kendi ismi ile var olmaya ve filmlerde küçük roller almaya devam etmiştir. 12 yaşında dans ederek para kazanmak zorunda bırakılan genç kız okulu da devam ettiremeyip eğitimini bırakmak zorunda kalmıştır. Yıldızın ensest kurbanı olduğu ve babası tarafından istismara uğradığı ise ölümünün ardından ortaya çıkmıştır. Tekrarlayan istismar süreci sadece fiziksel anlamda sürmekle kalmayıp, genç kızın okul yaşamının yarıda kalması, duygusal istismar ve çocuk üzerinden para kazanılması boyutunda da sürmüştür.
Muhtemelen babadan kurtulmak amacıyla ve ödipal süreçlerin de katkısı ile 18 yaşında iken evlendiği 41 yaşındaki kocası tarafından da, çalışıp para getirmezse vücut bütünlüğünün zarar göreceği ile tehdidi ile farklı erkeklere pazarlanmaya çalışılmıştır. Üne kavuştuktan sonraki eş seçimlerinde -ki bunların arasında yönetmen Orson Welles ve İslami bir mezhep lideri olan Prens Ali Han da vardır- Hayworth için mutluluğu getirmeyen, aldatılma, kazanç kapısı olarak görülme ve hem fiziksel hem de psikolojik şiddete uğrama ile sonuçlanan süreçler yaşanmıştır.
Mücadele etmekten vazgeçmeyen ve her ilişkinin getirdiği hezimete ve duygusal yüke rağmen pek çok rolü başarıyla canlandıran Hayworth 68 yaşında iken Alzheimer hastalığının komplikasyonlarına bağlı olarak yaşamını yitirmiştir.
Çocuk yaşta başlayan cinsel istismar insana neler yapar? Kim direnir ve ayakta kalır, kim yıkılır? Kim vazgeçmeden tutunur yaşama, kim umutsuz kalır? Cinsel istismarın kişinin ruhsal yapısı üzerinde bıraktığı izler oldukça değişkendir. Bazen yıllar süren rehabilitasyon ve tedavi süreçlerine ihtiyaç duyulurken, bazen hiçbir şey olmamış gibi devam eder çocuğun yaşamı. Bu belirtisizlik süreci her şeyin yolunda gittiğinin bir göstergesi değildir aslında: “Sleeper effect”(uyku etkisi) olarak da tanımlanan süreç yaşamın bir anında birden değişir ve belirtiler ardı sıra görünür olmaya başlar. Birey, yaşama karşı direnci çok yüksek olan bir kişilik yapılanması içinde olabilir ve işlevsel bir yaşam sürdürmeye çalışır. Yolunda giden yaşamın iyi işlemeyen parçaları ise yaşamı beraber sürdürmek için seçilen partnerlerin kimlik yapılarıdır. Hayworth’ un yaşamına eşlik etmesi için seçtiği bireylerin babasının izdüşümüne paralel nesneler olduğu ve duygusal, fiziksel, maddi anlamda yıldızı yıpratan ve zarar veren kişiler olduğu anlaşılmaktadır.
Bilinç dışı seçimlerdir her birimizin yaşamına yön veren. Tarih tekerrür eder ve biz istemesek de bizi tekrara sürükleyen nesneleri seçebiliriz. Bu konuda farkındalığın gelişmesi ve değişime giden yol her zaman gerçekleşmeyebilir. Sevmek ve sevilmek isteğini gerçekleştirmesi için seçtiği kişilerin ona hiçbir zaman bunu doğru biçimde veremeyecek bireyler olması ve aslında bu kişiler yoluyla da istismara uğrama ve kurban rolünün sürmesi, biyolojik olarak incinebilirliği sürdürmüş gibi görünmektedir.
Bilimsel çalışmalar göstermektedir ki, çocuklukta başlayan istismar beyin gelişiminde kalıcı zararlara yol açabilmektedir. Çocukluk çağında ihmal ve istismar öyküsü olan yetişkinlerde beyinde hafıza ve algılanan duygular ile ilgili görevleri olan hipokampusun boyutlarının istismara uğramamış kişilere oranla daha düşük olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Ayrıca çocukluk çağında kötü muameleye maruz kalmış kişilerin diğer erişkinlere göre daha fazla ve daha erken yaşta demans geliştirme riskine sahip oldukları hipotezi de araştırılan konular arasındadır.
Ne yazık ki demans halen tıbbın çare bulamadığı ve yakalanılması pek çoğumuz için korkutucu olan ilerleyici bir nöro dejeneratif (sinir sisteminde yıkımla giden) hastalıktır.
Çok parlak oyuncuların görünen ve aslında yaşamakta oldukları yaşamları her zaman birbirine paralel olmamaktadır ki Rita Hayworth bu trajik zıtlığı yaşayan isimlerden biridir. Yaşamı ile ilgili trajik noktalar ise genellikle bilinmemekte ve Gilda’ nın muhteşem dansının gölgesinde kalmaktadır. Hayworth “erkeklerin Gilda’nın hayalini kurup, uyandıklarında karşılarında Rita’ yı gördüklerini” söylemiştir.
Kedi kadına benzeyen görünümü ile Rita Hayworth, erkeklerin hegemonyasının ve gücünün baskın olduğu sahne ve şov dünyasında var olma çabasını başarıyla yerine getirmiş başarılı bir kadındır. Pek çok erkeğin hayallerini süslemekle kalmayıp aynı zamanda kadınlar için de gerçek bir ikon olmuştur.
Başka ne kurtarabilirdi Rita’ yı; çocukluğumuzun beyaz eldivenli muhteşem kedi kadınını?
Çaresizce yanlış adamlarca sevilmeyi bekleyen Rita bu uğurda kendisini hırpalamaya devam etmiş gibi görünmektedir. Nevra’nın intikamını alan Agah Beyoğlu gibi İstanbul beyefendileri ancak roman ve dizlerde karşımıza çıkıp, duygusal katarsis yaşamamızı sağlamaktalar.
Unutmak çoğu kez işkencedir; bazen de ödül! Belki de Rita Hayworth için unutmak, yaşamda huzuru bulmanın bir küçük tesellisi olmuştur.
Anısına saygıyla……